Sabah kalktım. İçimden bir ses, oldukça da anneminkine benzer şekilde “git, elini yüzünü yıka ve dişlerini fırçala” dedi. Kalktım ve usulca bunları yapmaya koyuldum her sabahki gibi. Ardından mutfağa yürüdüm, çünkü “sabah aç karna sigara mı içeceksin” dedi içimdeki ses. Dolabın kapağını açtığımda kahvaltılık pek bir şeyin kalmadığını fark ettim, oysa dünden kalan yemek vardı. Ooo, olur mu hiç, “kahvaltıda yemek yenmez, mideye ağır gelir.”
Siz de fark ettiniz mi, ne çok şeyi bize öğretildiği gibi yaşıyoruz. Neyin nasıl olması gerektiği, sanki biz doğmadan çok önce planlanmış ve doğduğumuzdan beri bize öğretiliyor gibi. Hayır, kader gibi bir şeyden bahsetmiyorum, tamamen toplumun o sessiz yasalarından bahsediyorum.
Bir kısmı annelerimizden, bir kısmı babalarımızdan, öğretmenlerimizden, abi-ablalarımızdan, arkadaşlarımızdan gelen öğrenmeler bunlar. Hatta tanımadığımız o sokaktaki adamdan bile ne kadar çok şey öğrendik yapmamız veya yapmamamız gerekenler hakkında. Hem de bunlar sadece ilk bakışta gördüklerimiz…
Düşünsenize; kişiler hakkındaki yargılarınızın, kelimelere yüklediğiniz anlamların, rüyalarınız hakkındaki yorumlarınızın, hatta o hoşlandığınız kişi hakkındaki düşüncelerinizin ne kadarı size ait? Ya da şöyle sorayım, anlamını bildiğiniz kelimeleri kimlerden öğrendiniz ve bu anlamlara dayanarak yaşadığınız hayatta bu kişiler ne kadar güvenilir? Başkalarının öğrettikleriyle, onların yöntemleri ve doğrularıyla onlar için yaşamaktan yorulmadık mı hala? Kendimiz için, kendi deneyimlerimizle yaşamaya başlamak nasıl mümkün olurdu ki acaba?
Kafanızı karıştırdığımı biliyorum ama hiçbir bahar temizliği birkaç eşyanın yerini değiştirmeden ve etraftaki tozu havalandırmadan yapılmaz. Kafanız yeterince karıştıysa, toplamak için sizi şöyle kenara alalım. Okuduğumda kafamdaki tüm bu soruların önce oluşmasına, sonra da sırayla ve sağlamca oturmasına yardım eden bir kitaptan bahsetmek istiyorum size. Ben sadece bende yaptığı açılımlardan bahsedebilirim, okumak ve kendi açılımlarınızı yaşamak veya benim söylediklerimi yeterli kabul edip devam etmemek sizin elinizde. (Ama bu kapıyı sizin de kendiniz için aralamanızı şiddetle tavsiye ederim.)
Yargılardan Arınmak
Belki daha önce duymuşsunuzdur veya diğer yazılarımdan öğrenmişsinizdir ya da zaten bu konuda uzmansınızdır, bunu ben bilemem fakat üstünden geçmekte fayda var. Doğuda “3. Göz” olarak bilinen, iki kaşın birleştiği yerden biraz yukarıda, alnın ortasında bir noktadan bahsedilir. Bu noktanın beyindeki Epifiz beziyle ve işlevleriyle yakından ilgili olduğu söylenir. Bedenimizdeki ana 7 enerji merkezi olan çakraların altıncısıdır ve diğer iki gözümüzle gördüğümüz gerçekliğin arkasında yatan hakikati görebilmek için kullandığımız gözümüz olduğu anlatılır.
Peki bu merkez, diğer iki gözümüz kadar gerçekse, neden onu algılayamıyoruz veya gerçekliğine inanamıyoruz?
Çünkü onu bloke ediyoruz. Konuyla ilgili olanlar blokaj dediğimde neyden bahsettiğimi kolaylıkla anlayacaktır, konuya aşina olmayanlar içinse şöyle özetleyeyim; başınızın üstünden başlayıp ayaklarınızın altına doğru akan masmavi bir nehir ve aynı anda ayaklarınızdan başlayarak başınızın tepesine doğru yükselen kırmızı bambaşka ikinci bir nehir olduğunu hayal edin. Bu sular, bedenden geçerken 7 yerde birer minik doğal göl oluşturuyorlar. Bu göllerin her biri doğasına göre farklı renklerde ve farklı özeliklerde bizi besliyor ve düzenliyor. Fakat her birinin farklı birer zayıflığı var. Bu zayıflık da o gölün akan suyla dolmasını engelliyor ve göl kurudukça görevini yapamaz hale geliyor.
İşte bu göllerden yukarıdan ikinci, aşağıdan altıncı olan 3. Göz, gördüklerimize yüklediğimiz anlamlar ve yargılarla bloke oluyor, yani kuruyor. Don Miguel Ruiz’in kaleme aldığı, ‘Dört Anlaşma’ adlı eser tam da bu konuda ne yapabileceğimizi anlatıyor. Hiçbir şey bilmeyen birinin de, konuda uzman birinin de aynı keyifle okuyabileceği, Nil Gün tarafından çevrilmiş kitabın içerisinde, kişinin doğduğundan beri yaptığı tüm bu anlaşmaları ve sonuçlarını nasıl değiştirebileceğine dair öneriler yatıyor.
Kitapta bu anlaşmaları etkisiz kılmak için işe yarayan 3 yoldan bahsediliyor; anlaşmaları tek tek bulmak ve değiştirmek, ölümle yüz yüze gelmek veya yeni anlaşmalar benimseyerek eskilerinin zamanla yok olmasını sağlamak. İlk iki yöntem uygulanabilirlik açısından pek mümkün veya kolay olmadığından, hemen bugün ve burada değişimi başlatabilen yeni anlaşmaların varlığı üzerine anlatıma devam ediliyor. Birer bölümde tek tek anlatılan ve açıklanan 4 yeni anlaşmadan söz ediliyor. Bu anlaşmaları burada vermek bana doğru gelmiyor çünkü kitap içerisinde o kadar yalın, güzel ve anlaşılır bir şekilde açıklanmış ki, merak eden herkesin okuyarak öğrenmesi gerektiğine inanıyorum.
Kitabın Yazarı Hakkında
Meksika’da 27 Ağustos 1952’de doğan, şifacı bir annenin ve şaman bir büyük babanın eğitimi altında yetişen Don Miguel Ruiz “Toltek Bilgelik” kitap serisinde, doğduğu toprakların öğretilerini, hayatı anlayış ve anlatış biçimlerini de açıklayarak Aztek ve Maya’ların kökenlerinin dayandığı kadim Toltek öğretilerini bize aktarıyor. Kitap serisine, kendi izinden giden oğluyla beraber devam eden Ruiz’in, Türkçe’ye çevrilmiş 10 adet kitabı bulunmakta. Dört Anlaşma, bunlardan sadece bir tanesi.
İçimizdeki dumanlı aynada rüya gören tüm parçaların ışıkla beraber uyanması ve yaşamaya başlaması dileklerimle.
Keyifli okumalar!