“Düşündüğümüz her şeyin, yaşayacağımız her şeyin belirleyicisi düşüncelerimizdir.”
– Louise L. Hay
1980’li yıllardan itibaren dünyada “insanın kendisi ve hayatının her alanını iyileştirme” akımının öncüsü olmuş, kişisel gelişim dünyasının en önemli ikonlarından biri olan Louise L. Hay; bugüne kadar başımıza gelen tüm olumsuzlukların ve hastalıkların, kendi kendimize ürettiğimiz olumsuz düşüncelerden kaynaklandığını söylüyor.
Yoga eğitmenliği aldığım yıllara denk gelen 2016 yılında eşimin annesine Alzheimer teşhisi kondu. Yalnız yaşar, her işini kendi yapardı. Hastalık başlayınca kendini idame ettiremez duruma geldi. Biz de o yıllarda Marmaris’in güzel bir beldesi olana Turgutköy’e yerleşmiştik; onu da yanımıza aldık, artık bizimle yaşayacaktı. Eğitim alma amacım önce kendim sonra doğacak olan torunum içindi, ki gerçekten kızım da hamileydi o yıl, ama çok başka bir nedeni daha varmış sonradan fark ettim.
Önceleri gerçekten uykusuz ve kötü günler geçirdim. O dönemde içinde olduğum olumsuz düşünceler kendime zarar verecek ve belki bende psikolojik sorunlar yaşamama sebep olacaktı. Alzheimer ile ilgili kitaplar ve çeşitli kaynaklar araştırdım. Okumayı, araştırmayı, yeni bilgiler öğrenmeyi kendimi geliştirmek adına her zaman çok sevmişimdir çok da faydasını gördüm…
Alzheimer hastalığı ile mücadele etmeye çalışırken yoga sayesinde sakin kalmayı ve sabretmeyi öğrendim. Yoga sadece Asanalar’dan oluşmuyordu, asıl felsefesi beni ilgilendiren ve beni büyüleyen kısmıydı.
Yoga pratiklerime devam ettiğim bir gün annemi beni izlerken fark ettim; köyde evimin bahçesinde haftanın belirli günlerinde komşulara da yoga yaptırıyordum, her defasında bizi ilgi ile izliyordu. Yine böyle bir gün bende şimşekler çaktı, kendisine döndüm ve “Seninle de spor yapalım mı?” diye sordum. O dönemde hastalık henüz çok ilerlememişti ve bazı şeylerin farkındaydı. “Evet, seni görüyorum. Ben de kollarımı, bacaklarımı kaldırabilirim” dedi. Öncelikle sandalyede yoga yapabileceği gibi bir program hazırlamaya karar verdim.
Gözlerini kapat dik olarak otur komutunu verdim bu arada çok önemli bir detay daha vardı benim açımdan; ben yoga eğitimi almış fakat henüz sertifikamı almamıştım. Bunun nedeni sertifikayı almak için tez yazamam gerekiyordu. Ben de tezimi Alzheimer ve Yoga olarak belirlemiştim bunun için de ayrıca videolar çekmem gerekiyordu, bir dizi de araştırmalar yapmalıydım… Tabi ki bu konuyu özellikle seçtim hem bana hem anneme faydası olacaktı. Üstüne üstlük 1 aylık da adanmışlık yapmam gerekiyordu yine bitirme tezimle beraber. Bu da benim için çok kolaydı, zaten anneme bakıyordum. Adanmışlığın ise şöyle olması gerekiyordu; öyle bir konu seçeceksin ki 1 ay boyunca uygulayacaksın, her gün notlar alacaksın, hem sana hem başkasına faydası olacak ama hiçbir beklentin olamayacak…
Telefonumun videosunu ayarladım sandalyeye oturtmadan önce; kendisine de söyledim seni videoya alıyorum diye (sonradan harika bir şey yapmış olduğumu fark ettim, aramızdan ayrılınca güzel bir anı olarak kaldı).
Sağlığı yerindeyken yürümeyi sever, sabahları evde kendine göre egzersizler yapardı. Gün aşırı yoga yapmaya başladık. Sıkılmasın diye bazen sadece nefes ve esneme yaptırıyordum. Geceleri uyku problemi yaşıyordu ama ne zaman yoga yapsak o akşam güzel uyuyordu. 1,5 yıl boyunca kendini iyi hissettiği günlerde devam ettik.
Özellikle eklemlerinde olumlu iyileşmeler gözlemledim. Tabi ki sadece hareket yeterli değildi; en önemli şeyin sevgi, alâka ve hoşgörü olduğunu gördüm. Yakınlık, huzurlu bir ortam (bu huzurda evdeki köpek ve kediler de vardı) yogaya ek olarak merkezi sinir sisteminde olumlu gelişmeler kaydetti, bunlara rağmen hastalık kendi seyrinde devam etmeyi sürdürdü. Hastalığın ana komuta merkezi beyin olduğu için önüne geçmek gerçekten imkânsız ama hayat kalitesini arttırmak mümkün oldu. Kullandığı ilaçlar sadece onu sakinleştirip az da olsa hareketleri üzerinde olumlu faydaları vardı ama maalesef ilerlemesinin önüne geçmiyordu.
Yaşamının son 9 ayını maalesef sadece bu tür hastalıkları olan kişilerin bakıldığı Fethiye’deki Bakım ve Rehabilitasyon merkezinde geçirdi. Hastalığın bu safhasında artık nerede olduğunu bilmiyordu. Sık sık ziyaretine gidiyorduk.
Hastanede kaldığı zamanlar yürüyemez yemek yiyemez durumdaydı. Son iki ay vefatından önce iki kez hastaneye yoğun bakıma kaldırıldı. Yutma refleksini kaybetmişti ve sıvı gıdalarla besleniyordu. Ufak bir operasyon geçirecekti ki vefat etti. Aşırı zayıflamıştı, son günlerinde artık kimseyi tanımıyordu ama beni hiç unutmadı. Ölmeden 1 gün önce yanına gittik, uyuyordu. Gözünü açtı, bir an baktı ki ben geldim. “Beni tanıdın mı?” diye sordum ve bana ismimle hitap etti. Bu beni çok duygulandırdı, inanılmaz mutlu oldum. Demek ki kalbine, ruhuna dokunabilmiştim…
Çağımızın hastalıklarından biri olan Alzheimer, çevremde gerçekten çok fazla vardı… Biz de bu sınavdan geçmiştik ailecek, ben yoga sayesinde çok şey öğrenmiştim üstelik konu ile ilgili tez de yazdığım için kendimi şanslı buluyorum. Hem bana faydası oldu öğrendiklerimin, hem de bu hastalıkla boğuşan insanlara faydam dokundu…
Ne mutlu bana diyorum…