Liseden beri devamlı olarak tanıdığım ve savaş içerisinde olduğum bir olguydu depresyon. Birçok doktor gördüm, sayısını hatırlayamayacağım kadar çeşitli ve çok ilaç kullandım, birçok farklı terapi yöntemi denedim. Cevabı Peru’da Ayahuasca’da, Hindistan’da Yoga’da aradım. Uzun uğraşlar sonu depresyonla yaşamam gerekmediğini ve üstüme düşenleri yaparsam depresyonun olmadığı bir hayatın mümkün olduğunu gördüm.
Fakat korona döneminde evden çıkmadığım, dolayısıyla içime kapandığım ve yüksek stresli bir durumda kaldığımda, kendimi yine o tanıdık depresyon kuyusunun dibinde buldum. Usul usul, adım adım teslim etmiştim kendimi tekrar depresyona. Halbuki o kadar emindim ki bir daha ilaçlara ihtiyacım kalmadığına, ilaçlarımı Hindistan’da bırakıp dönmüştüm.
Ama işte yine aynı yerdeydim… Evdeydim, yalnızdım ve beni seven herkesi kendimden uzaklaştırmayı yine başarmış şekilde, bu acının melankolisinin içinde yuvarlanıyordum. Kendimi sürekli olarak yapmayı seçtiğim şeyler için affediyor; yapabileceğim ama yapmamayı seçtiğim şeyler için de suçluyordum. Sesli olarak kendimi affediyorum diyordum kendime ve herkese; ama bir yandan da, hadi artık bu çukurun içinde ne işim var, diye kendime kızıyordum gizli gizli. Dışarıdan bakıldığında adeta çocukça bir kavga halindeydim kendimle. Kendime duyduğum beklentileri karşılamıyor, karşılamadığım için kendime kızıyor, kızıldığım için kötü hissediyor ve kendimi hissizleştiriyordum. Sonuç olarak hiçbir beklentiyi karşılayacak enerjim kalmıyordu ve hikâye başa sarıyordu.
Bir akşam, gece yastığa sarılmış ağlarken, yeter artık dedim. Yarın sabah her şeyi değiştiriyorum! Gücümü elime alacak, sabah yakaladığım ilk enerjiyle bir şeyleri yoluna koymaya başlayacaktım. Bu kadar yöntem ve bilgi biriktirmiş birinin, gerçekten isteyip de bu depresyondan çıkamaması mümkün değil, dedim kendime. Yaptım da, ama o gün öğlene doğru enerjim yine bitmişti. İşlerin bir kısmı ancak bitmiş, bir kısmı yarım kalmış, bir kısmıysa daha hiç başlanmamış halde duruyordu. Bugünlük yeter, kendine izin ver dedim. Bugün yapmadıklarım için kendime kızmamaya karar verdim. En azından bir şeylere başlamıştım.
Kendime küçük küçük hedefler koymaya başlamış, kendime kızmayı fark ettikçe azaltmaya başlamıştım. Hala bazı konularda çok sert davranıyordum kendime. Hedeflerime doğru ilerledikçe, düşünülmesi ve yapılması gereken daha önemli işler olduğunda, kendime kızmayı bırakıp, kendimi motive etmeye başladığımı fark ettim. Depresyondan çıkmaya başladığımın ilk göstergesiydi bu benim için. Depresyon söz konusu olduğunda, siyah beyaz olmadığını, aradaki gri çizginin kilometrelerce genişliğe çıkabildiğini biliyordum.
Eskiden yaptığım hatalardan biri bununla ilgiliydi. Gördüğüm ilk pozitif değişiklikte kendime “depresyondan çıktım” etiketini koyuyor, kendimden beklentilerimi ilk karşılayamadığımda da “senden bir şey olmaz zaten” diye değersizleştiriyordum kendimi. Bu sefer dersimi aldığımı umarak, aynı tongaya düşmemek için dikkat etmeye karar verdim. Hiçbir yargıda bulunmadan, iyi günü de kötü günü de, mutluluğu ve sevinci de, acıyı ve öfkeyi de olduğu gibi kabul etmeye çalışacaktım.
Bir yandan süreci hızlandırmak için Ali Özden Öztürk’den hipnoz seansları, Gonca Kalabalık’tan evrimsel astroloji ve psikoloji penceresinden danışmanlık alıyordum. Ödevlerimi yapmaya çalışıyor, kendimi gerçekten bu sefer daha sağlam ve dengeli bir şekilde kıyıya çıkarmaya uğraşıyordum. Bu süreçte, bunun hayat boyu bir uğraş olacağını, hayatta olduğumuz sürece gelişmenin ve dönüşmenin bir sınırının olmadığını fark ettim. Kendimi beklediğim sonuçtan da (depresyondan kurtulmak) özgürleşmem gerekiyordu yani.
Bir yandan bunları yaparken, bir yandan da kendimi eve tıkmak yerine yıllardır hayalim olan seyahati gerçekleştirmeye karar verdim. Artık tüm şartlar olgunlaşmıştı. Adeta ormanda sınavını verecek yerli çocuk gibi, kendimi hayata salmaya karar verdim. Tek başıma bu macerayı yaptıktan sonra, artık birçok korkumla yüzleşmiş, birçok konudan özgürleşmiş olacaktım. Hoooop, koydum ayağımı frene, yine durduruyorum sahneyi. Bu yeni planla ilgili ne de çok beklenti yüklemişim kendime değil mi? O zaman ne demiştik, bu beklentileri de bırak! Yola beklentisiz çık, anın getirdiğini yaşa…
Şimdi bir süre gezecek ve gittiğim yerlerden yazılar yazmaya devam edeceğim. Eğer bu konuda da bir yazı yazsana diyen olursa ya da ben de yazmak istiyorum yıllarca biriktirdiklerimi diyen, bana her şekilde ulaşabilir.
Şimdi gelelim asıl mevzumuza, buraya kadarki anlattıklarım içsel farkındalık düzeyinde, zihinsel boyuttaydı. Asıl konumuz için depresyonla savaşırken, öğrendiğim diğer bilgilere girmem gerekiyor. Tüm bu yazının oluşma sebebi bir aile dostumuz “20 senedir depresyon ilacı alıyorum, ne yapmam gerekiyor” diye sordu. Kendisiyle birebir görüşmem ve çözümleri kişinin özel durumuna göre seçmemiz gerektiği için, hap gibi bir çözüm sunamadım.
Oturup düşündüğümde, basit ve herkeste çalışabilecek bazı çözümler düşünmeye başladım. Genel bir reçete çıkarmayı başardım fakat daha ayrıntılı bir plan için ya kendiniz araştırarak, size uygun bir çözüm yaratabilirsiniz (siteye bunun için olduğunca geniş bir yelpazede bilgiler derlemeye çalışıyoruz) ya da eğer bu konuda desteğe ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, bu gibi konularda hap çözümler olmadığı için, konusuna hakim ve güvendiğiniz bir uzmanla çalışmanızı öneririm.
Depresyon hakkında neler biliyorum? Şimdiye dek bende işe yarayan neler öğrendim?
- Bir enerjisizlik hali olduğunu,
- Enerji çalışmaları: Reiki, EFT…
- Nefes çalışmaları
- Düzensizlik arttığında, dinlenmek için sığınıldığını
- Fiziksel dinlenme ve oruç (sindirim sisteminin de dinlenmesi)
- Hakikatle uyumsuz bir durum olduğunu
- Evrimsel astroloji penceresinden doğum haritasının incelenmesi
- Bir vazgeçme hali olduğunu
- İnanç; teslimiyet, şükür ve dua
- Meditasyon
- Mantra
- Hedefsizlikte ya da hedefler gerçekleştirilemeyecek gibi göründüğünde ortaya çıktığını
- Bedenin ve nefsin terbiyesi; yoga/namaz ve oruç
- Biyolojik olası temelleri: fiziksel zayıflık, organ eksikliği
- Aktif kabule gelme
- Sahip olduğu bedenin bakımını yapma; yoga ve ayurveda
- Psikolojik olası temelleri: negatif genellemeler, hazır olmadan engelle karşılaşmak, kendini küçültme, sürekli hedef düşürme, model eksikliği
- Psikoterapi, gerçeklik terapisi
- NLP
- Toplumsal olası temelleri: başkalarını büyütme, kimliklerin zayıflaması, yönetemeyeceği kadar çok kimlik
- Psikoterapi, transaksiyonel analiz
- Doğal sistemdeki olası temelleri: karmaşık ve düzensiz sistemler, kaynak azlığı, yeni ortamlar, kısıtlamalar
- Optimum denge modeli anlayışı
Bütün bu konular hakkında yıllarca edindiğim bilgi ve tecrübeleri, evrenin uygun bulduğu hızda yazmaya ve ihtiyacı olanların ulaşabilmesi için paylaşmaya niyet ediyorum…