Astroloji bize farkındalık kazandıran bir ilimdir. Doğum haritasında gördüğümüz gezegenler haritanın aktörleriyken, bulundukları evler bu aktörlerin enerjilerini sergileyecekleri sahneler ve bulundukları burçlar ise oynadıkları rolleri temsil eder. Yani oyunun nasıl sahneleneceği hakkında bilgi verir bize.
Bu oyunda sahnelerde toplam 12 burç ve 10 gezegen (aktör) vardır. Oyun 12 sahnede (evde) sergilenir. Tüm bu kombinasyonlar bize; “Değişmez bir kaderi anlatmaz. Seçenekleri ve riskleri ile akıcı, değişken bir yaşamın taslağını sunar” der 1985 PAI ödüllü üstat Astrolog Steven FORREST.
Bir yerden başlamak gerek anlatmak için, ben aktörleri tanıtmak ile başlamayı uygun buldum. Bu yüzden yaşam kaynağımız Güneş olacak ilk seçimim. Çünkü biz gücümüzü güneşimizden alırız. Güneş, içimizdeki tanrısal gücü, o Tanrısal parçacığı ifade eder ve her birimizin güneşi parlamak ister… Bizler birer kalp ile doğarız ancak o kalbe ışık verecek olan, tanrısal enerjisi ile GÜNEŞ’tir. Bedenimizde bulunan enerji merkezleri olan çakralar ile ifade edecek olursak bedenimizin merkezi, tam midemizde bulunan üçüncü çakramız “Solar Plexus” (güneş sinir ağı) aracılığı ile bize hayat verir.
Başka bir yazıda çakralar, astrolojik aktörler, bilinç evreleri arasındaki ilişkiyi işleyeceğim. Ancak şimdi çok kısa bir giriş yapmak isterim. Bizler hayatı ne yazık ki ilk üç çakra ile deneyimleriz yani kök çakra (Mars enerjisi), sakral çakra (Venüs enerjisi) ve solar plexus (Güneş enerjisi). Her bir çakra enerjisini alt çakradan alıp üst çakra ile paylaşır. Yani vücudumuzun enerji düzeninin mükemmelliği, çakralar arası enerji alışverişinin dengesi/dengesizliği ile direkt ilişkilidir.
Çakralar yani gezegenlerimiz dengeli çalıştığında, enerjimiz aşağı ve yukarı dengeyle, ahenkle, kolayca ve zahmetsizce akar. Yukarı doğru akan enerji bilinç basamaklarında yükselmeye ve ruhsal gelişmeye hizmet ederken; aşağı doğru akan enerji, bizi dünya anaya, Gaia’nın kalbine çapalar, bağlar ve ruhsal gelişimimiz maddi dünyada tezahür eder, görünür hale gelir…
Bizlerin dünyaya yapabileceği en büyük katkı önce bu enerjilerimizi dengeye sokmaktır. Niye mi? Çünkü içeride ne varsa dışarıda da o vardır. Ya da göklerde ne varsa yeryüzünde de o vardır. Her şey, enerji ile bir bütündür…
Bu girişten sonra konumuza geri dönelim ve Güneş’i tanımaya başlayalım:
Güneş, aslında bir gezegen değil içinde var olduğumuz evrenin güç kaynağıdır. Astrolojide Ay ile birlikte “Gökyüzünün Işıkları” (gözleri) olarak adlandırılır. Güneş ışık kaynağımız ve enerjimizin ana jeneratörü iken, Ay onun ışıklarını yansıtma göreviyle gecemizi, karanlığımızı (içsel dünyamızı) aydınlatır.
Güneş kendi ekseninde dönüşünü 25 dünya gününde tamamlarken, dünya güneş etrafındaki yörüngesini ise 365,25 dünya gününde tamamlar. Uzun matematiksel hesaplara girmeden kısaca, bir doğum haritası şablonunda (yani Zodyak’ta) Güneş her burçta (bir Zodyak’ta, 30 dereceye bölünmüş, 12 burç bulunur) 30 gün kalarak, günde 1 derece ilerler diye kabul edilir.
Astrolojide Güneş (mitolojide Helios) sembol anlatımıyla bize ne ifade eder ona bakalım:
Gökyüzündeki ışıklardan Güneş eril enerjiyi; yani babayı, otoriteyi, Tanrıyı yani; görünür gücü, yapıcı enerjiyi, Ol’durmayı… Ay ise; dişil enerjiyi anayı, kraliçeyi, rahimi yani büyütücü, koruyucu, besleyici yaratıcılığı temsil eder.
Bu iki sembol bile yaşamda karşımıza çıkan pek çok karışıklığı anlamamıza ışık tutar… Sonuçta onlar gökyüzünün ışıkları, öyle değil mi?
Güneş; sıcaktır, ısıtır. Işıklıdır, aydınlatır. Bizim dünyamızı görünür kılar. Detayları ortaya koyar. Şuurlu tarafımız bilincimizdir yani. Benliğimizi temsil eder, bizi de görünür kılar başkalarına yani Ego’yu temsil eder haritada. Odaklanma ve organizasyon onun görevidir. Bulunduğu evi, bulunduğu burç özelliklerini parlatır, ön plana çıkartır, GÖRÜNÜR kılar.
Güneş yüksek bir enerjidir, besler, cömerttir… Güç verir; bu anlamda babamızı, otoriteyi, gücü temsil eder. Güneş aynı zamanda tüm dünyanın yaşam kaynağıdır, bitkileri büyütür. İnsanları, hayvanları ısıtır, önünü aydınlatır, kullanmayı bilirsek evlerimizde enerji kaynağı olarak kullanırız. Örneğin, güneş enerji sistemleriyle suyumuzu ve evimizi ısıtır, ocağımızı yakarız, elektrik üretir aydınlanır hatta serinleriz. Yani yaratıcıdır, besler, bir ilahi güçtür, bir anlamda Dünya’daki yaşam için Tanrı’dır. Bazı toplumlar onu o kadar önemsemiş ve kutsamışlardır ki, asırlar boyu kutsal kabul edip, tapınmışlardır.
Güneşin enerjisi çok yaklaşırsak, uzun süre korumasız olarak bakarsak, ışınımları altında uzun süre kalırsak yakar kavurur bizi. Ya da çok uzağında kalır, gölgelere sığınırsak beslenemeyiz… Yani her şeyde olduğu gibi denge gerekir burada da.
Astrolojik olarak okuma yapalım birlikte:
Haritada Güneş, yüksek ve görünür bir aklı temsil eder. Cömert ve besleyici bir gücü temsil eder. Otorite ve organizasyonu temsil eder. Eril enerjiyi, babayı, Tanrıyı temsil eder. İrade, istek, canlılık, yaşam gücünü temsil eder. Yaratıcılık, varoluş, benlik algısı ve bilinci temsil eder.
Güneş nasıl gökyüzündeki sistemin odak noktası ise, Astrolojide de kişinin iradesinin, bilincinin, farkındalığının ve ben bilincinin, yani egosunun odak noktasıdır diyebiliriz. Ego ise zihnin odak noktasıdır. İşte tam burada yine enerji astrolojisine gönderme yapmak gerekiyor. Güneş ve Merkür yani bir başka deyişle Solar Plexus çakrası ve Boğaz çakrası, bir enerji çemberi oluşturur hayatımızda ve bedenimizde. Bu çemberin dengede olması, hayatı cennet tadında yaşamanın anahtarlarından biridir. Bu enerjilerin uyumu huzur kalemizin anahtarıdır.
Niye?
Egonun, yani kendimizin ne ve kim olduğu algımızın ifade bulması ile ilgilidir. Güneş gücü elinde tutmak ister, Merkür ise bu gücü ifade edip paylaşmak… Bu enerjiler dengesiz ise içeride amansız bir çatışma başlar. Fakat dengeleyebilirsek işte o zaman, üst akıl Uranüs enerjisi (sekizinci çakra) aktive olur ki o bir cennet ve tam bir ruhsal özgürlük sunar bize. Bu konuyu tam anlatabilmek için minik bir pencere açtık enerji astrolojisine, konuyu dağıtmadan kaldığımız yerden devam edelim…
Haritada, pozitif hareket enerjisi için, farkındalıkla ve irade gücü ile odaklanacağımız alana işaret eder Güneş; yani nerede nasıl hayat bulacağımıza. Hatta gücümüzü hangi sahnede, hangi rolle ortaya koyacağımızı gösterir.
Bunlar içerisindeki en önemli fonksiyonu egonun yaratılmasıdır. Burada önem kazanan, Güneş’in yerleşimine göre, diğer gezegenlerin açılarının (konumlarının) ne olduğudur. Zira harita Güneş’ten ibaret değildir. Egomuzun şekillenmesi de bu etkileşimlerle olur.
Güneşe çok yakın olan gezegenler çok güçlü enerji verirler haritamıza. Gezegenler Güneş’ten uzaklaştıkça enerjisel etkileri azalacaktır. Örneğin, Merkür’ün (zihin yapımız, düşünce sistemimiz, küçük aklımız; zira büyük akıl Uranüs’tür) yerleşimi kendi doğasına göre (Merkür Güneş’ten en fazla 28 derece uzakta gözükür Dünya’dan bakıldığında) Güneşten en uzak konumda ise, enerjisini tam yansıtamaz. İletişim, belki konuşma güçlüğü (kekemelik vb.) gibi sınırlandırılmış enerji ile yansıyacaktır kişiliğimize. Güneş ile kavuşumda bir Merkür ise (yani açısal olarak çok yakın ya da aynı derecede), ufkumuzu çok açacak, zehir gibi çalışan sorgulayıcı, doğal bilişci güçlü bir iletişim sunacaktır. Belki yazarlık ya da mesleğini dili/konuşması ile icra eden bir konum sunacaktır. Bu iki gezegen sadece örnek olarak sunulmuştur zira harita bu ikisinden de ibaret değildir. Başka gezegenlerin konum ve açılarının etkisini de göz önüne alıp yorum yapmak gerekir. Bu yüzden hocalarımız hep “harita bir bütündür” derler.
Güneşi besleyemez isek ne olur?
Bencillik, duyarsızlık, başkalarının yaşamlarına müdahale ve zorbalık, kibir, güç gösterileri, böbürlenme, büyüklenme, hükmetme, kimlik bunalımları, zayıf irade, fark edilme isteği ile kendini küçük düşürme eylemleri, şatafatlı içi boş konuşmalar, ben bilirim tavrı… Hatta bunlara kısaca egonun yanlış fonksiyonları denebilir. Güneş, kişiliğimizin ve karakterimizin bu dünyadaki görünür tezahürünü anlatır bize. Onu doğru beslememiz gerekir.
- 0-4 Yaş arası duygusal gelişimimizden Ay sorumluyken,
- 4-14 Yaş arası öğrenme, gelişme, entelektüel gelişimimizden Merkür,
- 14-21 Yaş arası gelişen güzellik algısı, sanat, aşk gelişimi ve duygusal hayat gelişiminden Venüs,
- 21-40 Yaş arası ise varlığımızı ve dünyadaki pozisyonumuzu ispat etme konusunda Güneş ön plana çıkar.
Gurur, onur, şeref, güç, yönetme isteği, unvan, asalet; güneş enerjisi ile ortaya çıkar. İlerletilmiş haritalar ile 21-40 yaş aralığında güneşin yerine ve burcuna bakarak kişinin potansiyel dünyasal pozisyonu görülebilir. Ancak bilinmelidir ki, Yaratıcı bize bir yol çizmiş olmakla birlikte, sonuçlarına katlanacağımız bir “fiilde bulunma” iradesi ve seçim özgürlüğü de tanımıştır. Yani harita mutlak değildir, anlar ve fark edersek kaderimizi biz şekillendiririz.
Aslan burcunun yöneticisidir. Ev sisteminde yeri 5. evdir. Sevginin evidir burası. 5. Ev sevgiyi, flörtleri, şans ve risk alınan konuları, çocukları, eğlence alanlarımızı temsil eder.
Güneş aynı zamanda, transit hareketinde; haritalarda (özellikle ülke haritalarında), toprak burcundaki gezegenleri tetiklediğinde depremleri, doğal afetleri (kişisel haritalarımızda ise duygusal dünyamızdaki depremler ve yıkımları) işaret edebilir. Güneş tutulmaları da bu sebeple çok önemsenir ve özel olarak etkili oldukları evlere göre yorumlanır.
Her güneş tutulması bir yeni aydır. Her yeni ay bir yeni sayfayı, yeni olayları gelişmeleri temsil eder hayatımızda. Bazı Güneş tutulmalarında, bizim haritamızda bir veya birkaç gezegen tetiklenir işte o zaman; o burç, ev ve gezegen konularında yeni deneyimler yaşama potansiyeli doğar…
Güneş, Zodyak dediğimiz, doğum anındaki gökyüzünün gezegensel diziliminin iki boyutlu çiziminde; Koç burcunda ise, yücelimdedir. Bir gezegen yüceldiği burçta ise doğal sınırlarının üzerinde güçlüdür. Yani bir gezegen yüceldiği burçta, burç yöneticiliğine nazaran daha etkilidir. Daha açık söylemek gerekirse, Güneş Koç burcunda Aslan burcunda olduğundan daha etkili olarak enerjisini sunar.
Aslan burcunun 180 derece karşıt burcu olan Kova burcunda yerleşti ise, komşunun evinde kalmak mecburiyetinde olan biri gibi, huzursuz ve mutsuz, çekingen bir enerji sergiler ki buna zararda olması denir terminolojide. Terazi burcunda ise, Kovada olduğu kadar huzursuz olmamakla birlikte tam enerjisini gösteremez, beslenmesi gerekir. Evlere göre 9. ve 10. evlerde güneş refahtadır. Çünkü bu evler, gökyüzünde Güneşin en yüksek olduğu, ışınlarının dünyaya en dik geldiği konumu gösterir.
Bir doğum haritasında Güneş, her otuz üç yılda bir, doğum haritasındaki aynı yere gelir transitlerde.
Peki bu sefer de diyeceksiniz ki transit nedir?
Doğum haritası doğum anını resmeder ve sabittir. Oysa gökyüzünde her an gezegenler hareket halindedir. Elbette an an değerlendirme yapamayız ancak, nasıl Güneş, Zodyak’ta her gün bir derece ilerlerse, tüm gezegenlerin de ayrı ilerleme hızları vardır. Mesela Güneş bir burçta 30 gün kalırken, en hızlı gezegen (ışık) Ay, bir burçta yaklaşık 2,5 gün kalır. İşte gezegenlerin bizim doğum haritalarımıza göre gezi serüvenlerine de transit denir. Yani benim doğum haritamda güneş, 3. evimde ve Terazi burcunun 2 derecesindeyken, şu anda gök yüzünde benim doğum haritama göre 12. evimde 26 derece Yengeç burcunda seyirde, mesela bugün itibariyle, yarın ise 27 derece Yengeç burcunda olacak, çünkü her gün 1 derece ilerliyor.
Sağlık Astrolojisinde Güneş neyi temsil eder?
Astrolojide Güneş, genel sağlığı ve dolayısı ile bedensel gücü de temsil eder. Kalp fonksiyonu, epifiz bezi, beyin kan dolaşımı (kova burcu ile beraber), omurga, yaşamsal canlılık ve bağışıklık sistemi, kadında sol, erkekte sağ göz hastalıklarına işaret edebilir. Güneş zararda yerleşimdeyse; iltihaplanmalar, enfeksiyonlar, ateşli hastalıklar, düşük yaşam enerjisi sorunlarına neden olabilir.
6, 8, 12. evlerde yerleşmiş bir Güneş, beden sağlığı açısından zorlayıcı bir etki verebilir.
- 6. evdeki Güneş; beslenme, sindirim sistemi ve diyetimizle ilgili bazı problemlere açık olduğumuza işaret edebilirken,
- 8. evdeki Güneş başkalarından gelebilecek tehditlere açık olabileceğimizi (mesela suikast, saldırı vb.), cerrahi müdahaleler ile tanışabileceğimize işaret edebilir,
- 12. evde yerleşmiş bir Güneş ise; zihinsel problemler yaşanabileceğini gösterebilir.
Unutulmamalıdır ki bunlar kural değil ön görüdür çünkü bu konudaki yorumlar, istatistiksel potansiyelleri gösterir.
Psikolojik olarak Güneş, yaşamsal enerjimizin gücü ve canlılığımızla ilgilidir. Güneşin bulunduğu burç özelliklerini belirginleştirecek şekilde davranış ve eylemler içinde bulunursak (güneşimizi beslersek), psikolojimizi destekleriz.
Bunu örnekleyecek olursak;
- Terazi burcunda güneşe sahipsek; kendimize ve başkalarına karşı adalet duygumuzu kaybetmeden, herkesin bizi sevmesini beklemek yerine, kendimizi sevmeyi öğrenebiliriz.
- Aslan burcunda güneşe sahipsek; onaylanma, saygı duyulma, alkışlanma duygumuza rağmen; maske takmadan, sahte olmadan sevgiyi deneyimleyebilmeyi ve gereksiz acıları kalbimize yük etmemeyi öğrenebiliriz.
- İkizler burcunda güneşe sahipsek; zihnimizi ve alnımızı kısıtlamadan, dinginlik ve sükûnet içinde dinlenebilmeyi de öğrenmeliyiz.
- Yay burcunda güneşe sahipsek; yeni yer ve fikirler ile yeni kişilerle özgürlük alanımızı genişletirken, dogmatik kısıtlamalardan uzak kalmayı da öğrenmeliyiz.
Sonuç olarak başka bir yazının konusu olan, Güneş burçlarının gölgelerine kendimizi koyuvermemeyi, farkındalıkla burcumuzu yaşamayı öğrenerek güneşimizi güçlendirebiliriz.
Şimdi size bir sır veriyorum. Güneşin enerjiktik olarak görevi, diğer tüm gezegenlerin enerjilerinin vücudumuza ve hayatımıza yaptığı dürtüsel spontane enerjileri yönetmek, organize etmek, düzenlemek ve optimize etmektir. Yani işte bu yüzden Güneşimiz parlamak zorundadır. Güneşimiz zayıf yerleşimliyse, doğum haritamızda en güçlü görünen gezegenin enerjisi, doğduğumuz andan itibaren bizi avcuna alır…