Benden Bize
  • Beden
  • Enerji
  • Zihin
  • Astroloji
  • Alternatif Tedavi
  • Kültür
  • Derslerimiz
  • Hakkımızda
  • İletişim
Benden Bize
Benden Bize
  • Beden
  • Enerji
  • Zihin
  • Astroloji
  • Alternatif Tedavi
  • Kültür
  • Derslerimiz
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Kişisel Öyküler

Korkularla Yaşamak Zorunda Değiliz

  • 6 Aralık 2020
  • 5 minute read

“Asıl zorluk, her şeyin ne kadar kolay olduğunu anlayana kadarmış.”

Sizinle dün yaşadığım bir şeyi paylaşmak istedim, kime ve neden yazdım bilmiyorum fakat bir şey sabah uyandığımda içimden bunu yazıya dökmemi fısıldıyordu bana. Umarım birilerine kendi içinde bulundukları bir durumla ilgili ışık olur…

Hayatıma ne zaman duygusal olarak yakınlaştığım bir partner girse, içimde duygular karışmaya, zihnim fazla mesai yapmaya başlıyordu. Bunu fark edeli belki 2 sene kadar oldu. Annem sıklıkla fark etmek yeter, kendiliğinden çözülmeye başlar diyordu fakat sevgili zihnim hiçbir şeyi akışa bırakamıyor, kurmaya devam ediyordu. Zihin nasıldır bilirsiniz, eğer düzenli meditasyon yaparak aklınızı güçlendirmediyseniz size gerçek olmayan senaryolar yazar, bunların içinde yaşar, olası sonlar kurar, muhtemel duygular yaratır ve sizi bu tiyatro sahnesinin içine çekiverir. Hem de siz oranın bir sahne, oynananın da oyun olduğunu fark edemeden.

Dün birkaç güzel insanla sohbet ederken zihnin bu yaptıkları için “saçmalıyor, zarar veriyor, zorluk çıkarıyor” gibi ifadeler duydum. Bana aynı şeyleri söylediğim dönemleri hatırlattı hemen. Çok değil, belki bir hafta önce ben de aynı noktaya uğramıştım. Zihnimin bana karşı çalıştığını, beni sabote ettiğini söylüyor ve bu durumdan yakınıyordum. Ben zihnime direndikçe, o inandığını gerçekleştirmenin daha güçlü yollarını buluyor, karşıma daha da zorlu bir olay çekiyordu.

Fırtına içindeki zihnimin yarattığı duygular beni duvardan duvara vuruyordu. Hislerimin ne kadarı şu an olanlarla ilgili, ne kadarı zihnimin senaryolarına ait artık ipin ucunu kaçırmış, kayıp hissediyor ve köşeye sıkışmış bir hayvan gibi kontrolsüzce, dürtüsel hareket ediyordum. En sonunda olaylar daha kötü bir hal alamaz dediğim bir nokta yarattım kendime.

İşte aynı gün doğmadan önce, gecenin en karanlık anının yaşanması gibi o an da benim için yükselişe geçişin yaşandığı nokta oldu. Önce içime çekildim ve ben ne yaptım diye düşündüm. Suçluluk duygusuyla daha birkaç gün önce çalıştığımdan, gelen suçluluk duygusunu salıvermem bu sefer çok kolaydı ama durum sadece suçluluk duymaktan daha komplikeydi bu sefer. Bu duyguyu tanıyordum, çok derinden sırıtıyordu yüzüme. Neydi peki bu? Ne zamandan beri benimleydi?

Bu duygunun ilişkilerimi sabote ettiğini ilk fark etmem belki 2 sene önceydi ama adını koyduğum an daha Nisan 2020’deydi. Korona yüzünden eve kapanmak, bana içe dönmek için güzel bir fırsat olmuştu, bu duyguyu bulup adını koymuş, kök olaya kadar kazmış ve başka bir çalışma yapmaya daha hazır hissedememiştim. Yaz boyu zaman zaman yine geldi, hatırlattı kendini. Hele sonbaharda bana öyle bir ziyarette bulundu ki, bu duygunun hayatımda yol açtıklarını artık bitirmeye karar vermiştim. Ama hala bu konuda bir çalışma yapma isteği yoktu içimde…

Geldik bugüne tekrar, işte aynı duygu yine karşıma dikilmiş, beni köşeye sıkıştırıyor ve oynamak istemediğim bir oyun sahnesine atıyordu beni. O en karanlık anda ayağa kalktım ve gözlerinin içine baktım. 7 yaşında bir parçam “Kaybetme Korkusu” yaşıyordu. O kadar saf, o kadar masumdu ki, tek yapmak istediği beni korumaktı. O anda özür diledim kendimden, zihnime bu konuda ettiğim her şikâyet için. O elinden geldiği ve bildiği kadarıyla beni korumaya çalışıyordu. Şu anda bildiklerimi; korkusunun kendini gerçekleştireceğini ve sorun gibi görünen şeyi çözmek için sakinleşip sorunun üstüne çıkmak gerektiğini bilmiyordu. O yanlış da olsa öğrendiği kadarıyla, beni koruyordu sadece.

Karşısına oturdum 7 yaşımdaki halimin. İki gözü yaşlı, hıçkırarak ağlıyor ve nefes nefese bana hikayesini anlatmaya çalışıyordu. Hayatta karşılıklı sevgi hissettiği ilk yaşıtı erkeğin nasıl hiçbir sebep veya açıklama olmadan hayatından kaybolup gittiğini, nasıl hiçbir şey yapamadığını veya anlamadığını anlatıyordu histerik bir şekilde. Tüm bu hikâye bana çok tanıdıktı, kendi geçmişimde bıraktığım bir olaydı ama tüm bunların arasında asıl ilginç gelen, bu duygu tetiklendiğinde aynı şu an karşımda ağlayan 7 yaşındaki halimin hissettiklerini hissediyordum.

Babalarımızın iş ilişkisi yüzünden sıkça görüşüyorduk. Sürekli ailecek beraber gezilere gidiyor, boş vakitlerimizi beraber geçiriyorduk. Benim onunla bağlantımın babalarımızın işi olduğundan haberim bile yoktu. Bana göre o hayatımın bir parçasıydı zaten çocuk gözümde. Ta ki bir gün babalarımızın işleri bozulmuş, artık görüşmeme kararı almışlar. Bunu yıllar sonra öğrendim tabi ki. O zaman için hayatımdan bir anda yok olmuştu çocukluk aşkım. Ev telefon numaralarını bir kitabımın içerisine yazmışım. Ona ulaşmak için numarayı aradığımı, bulduğumu ama hüsrana uğradığımı hatırlıyorum. Yıllar sonra lise döneminde adı konacak olan disleksi yüzünden tüm rakamlar ya ters ya anlaşılmaz şekilde yazılmıştı. O numarayı kaç farklı versiyonla arasam da ulaşamadım. Yine yıllar sonra öğrendim ki zaten ulaşamayacakmışım çünkü taşınmışlar.

Yaşanılanların neye hizmet ettiği üzerinden zaman geçip de yaşantı bitene kadar pek görünmeyebiliyor. O hikâyenin geçtiği dönemde, kaybetme korkusu sayesinde yazma işine çok daha önem vermiştim ve normalde disleksi yüzünden öğrenme güçlüğü yaşamam gereken yıllarda, korku itici bir kuvvet olmuştu. Onun sayesinde bir daha yazı yazamamak yüzünden kimseyi kaybetmedim belki de. Ama bu korkunun bugün hala içimde oluşu yüzünden, birçok ilişkimi sabote ettim. Artık bana bir faydası kalmadığı belliydi.

Bu korkuya teşekkür edip onunla vedalaşmanın vakti gelmişti artık benim için. Karşımda hıçkırarak ağlayan küçüklüğüme sarıldım, öptüm onu. Ona yaptığı şeyler ve beni korumaya çalıştığı anlar için teşekkür ettim. Onun elinden tutup artık büyüdüğümü, onun beni koruması gerekmediğini söyledim. Hatta ne zaman korkarsa gelip bana sığınabileceğini, benim onu koruyabileceğimi anlattım. Ağlaması sakinleşti, göğsüme yaslandı, sarıldı sıkı sıkı. Burnunu çekerek tamam dedi. Anlaşmıştık.

Ardından benliğimin geri kalan her yerinden bu korkuyu salıvermeye niyet ettim. Önce kendime sordum, bu korku olmasa hayatım nasıl olurdu? İçimden sıcacık bir his, gitmekte olduğum yönü destekler şekilde yükseldi. Evet, doğru yoldaydım. Sonra evrene sordum, hayatımda kaybetme korkusu olmasa dünya benim için nasıl bir yer olurdu? Soruyu da bırakıp, çalışmayı bugünlük bitirdim ve biraz tütsüyle bir mum yakıp devam ettim günüme…

0
0
0
Total
0
Shares
Paylaş 0
Paylaş 0
Paylaş 0
Paylaş 0
İdil Naz Pekiner

1994, İstanbul doğumludur. 2019 başında Peru’ya seyahat etmiş, Iquitos’da bir süre kalarak Usta Bitkiler ve Şamanlık hakkında bilgilerini derinleştirmiştir. Aynı yılın Eylül ayında Hindistan’a seyahat etmiş, toplam 4 ay geçirdiği Rishikesh’de aldığı eğitimlerle Yoga, Nefes ve Meditasyon eğitmenliği sertifika programlarını tamamlamıştır. Son yıllarda edindiği bilgi ve deneyimleri paylaşmak ve benzer yollarda yürüyerek deneyimlerini paylaşmak isteyen birçok kişiye de bunu yapma şansını sağlamak için, Haziran 2020’de şuan yazarlık yaptığı bendenbize.com’u kurmuştur.

Etiketler:
  • bırakma
  • kaybetme
  • kaybetme korkusu
  • korku
  • meditasyon
  • özgürleşme
  • zihin
Önceki Yazı
  • Astroloji Genel
  • Batı Astrolojisi

Astrolojide Retro Ne Anlama Gelir?

  • Dilek Pekiner Öztürk
  • 28 Kasım 2020
İçeriği Görüntüle
Sonraki Yazı
  • Felsefe

İlk Çağda Erdem Düşüncesi

  • Raşit Öztürk
  • 6 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
İçeriği Görüntüle
  • Felsefe

Hinduizm’de Dancing Shiva Sembolizmi

  • Jülide Deniz Baydar
  • 25 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Alzheimer ve Yoga

  • Nurhan Malkoç
  • 21 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Felsefe

İlk Çağda Erdem Düşüncesi

  • Raşit Öztürk
  • 6 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler
  • Tao Vinyasa

Tao Vinyasa Nedir, Hayatıma Nasıl Girdi?

  • İdil Naz Pekiner
  • 21 Kasım 2020
İçeriği Görüntüle
  • Alternatif Tedavi
  • Kişisel Öyküler

Pandemi Psikolojisi ve Sanat

  • Dilek Pekiner Öztürk
  • 29 Eylül 2020
İçeriği Görüntüle
  • Mitoloji

Titan Tanrı Helios, Kızları Heliadlar ve Sığla Ağacı

  • Raşit Öztürk
  • 23 Temmuz 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Depresyonla Nasıl Mücadele Ediyorum?

  • İdil Naz Pekiner
  • 19 Temmuz 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Kızıma Mektup

  • Dilek Pekiner Öztürk
  • 15 Haziran 2020

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benden Bize
©2020 bendenbize.com

Input your search keywords and press Enter.