“Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar sözlerin olur.
Sözlerine dikkat et çünkü onlar davranışların olur.
Davranışlarına dikkat et onlar alışkanlıkların olur.
Alışkanlıklarına dikkat et onlar senin karakterini oluşturur.
Karakterine dikkat et çünkü o senin kaderini oluşturur.
Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”
-Dalai Lama
Düşüncelerimiz
Düşüncelerimiz; algıladıklarımıza yüklediğimiz anlamlar ve önem verdiğimiz değerler çerçevesinde şekillenir. Tüm anlam ve değerlerimizse, bilinç dışımızda aynı bir bilgi deposu gibi, sezgisel bağlarla bağlı şekilde saklanmaktadır.

Enerjisizlik durumunda, algılananlara yüklenen anlam ve önem verilen değerler değişeceğinden, düşünceler de değişecektir. Bu bağlamda kişinin düşünme şekli, enerjetik durumuna da ışık tutacaktır. Stres altındaki bir bireyin düşünme şekli ile huzurlu bir bireyin düşünme şekli arasında ciddi farklar olacağı gibi, mutlu ve güvenli bir bireyin düşünme şekli diğer ikisine göre belirgin bir biçimde daha olumlu olacaktır.
Düşüncelerimizin duygularımız üzerinde direkt bir etkisi vardır. Olumlu bir düşüncenin bize umut verebileceği ve bizi pozitife taşıyabileceği gibi, davetsiz bir düşüncenin de bizi eksiye doğru sürüklemesi, olumsuz duygular uyandırması ve bu duyguların bizi kontrolü altına alması mümkündür. Olumsuz duygu olarak adlandırdığımız stres, endişe, kızgınlık, korku, öfke, ümitsizlik, güvensizlik, yetersizlik, çaresizlik, nefret, karamsarlık, üzüntü, mutsuzluk vb. duygular da zaten bu durumda ortaya çıkar.
Davetsiz bir düşüncenin bizi enerjisizlik durumunda nerelere götürebileceğine bir göz atalım;

Çoğu olumsuz duygu, egomuzun bizi korumak için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır. Bir anlamda bilinç dışımızın, bilincimizle iletişime geçme yoludur. Bilinç dışımızda yer alan sezgisel bir düşünce, bilince olduğu gibi çıkamayacağından, duygu formunda sinyal gönderir. Böyle bir duygunun geldiği anda ayağımızı frene basarak, bu mesajı anlamlandırmaya çalışmamız ve duyguyu akıtmamız gerekir. Böylece, sezgisel yollarla çalışan bilinç dışımızın bize vermeye çalıştığı mesajı anlayacağımız bir dilde alabiliriz.
Oysa çoğu zaman bunun yerine otomatik pilotta gibi zihnimize, içine girdiğimiz duygunun enerjisinde düşüncelerin dolmasına izin veriyoruz. Bu durumda bizi bu duygular yönetmeye başlıyor ve duygular pekişerek yerleşmeye, blokaj oluşturmaya başlıyor.
Peki bu acaba bilinç dışıyla bu iletişimi sağlamak nasıl mümkün olur?
Bunun için önce duyguların doğasını biraz daha anlamamız gerekiyor. EFT sistemi, duyguların da birer enerji olduğunu, bedende biriken diğer blokajlar gibi temizlenip, akıtılabildiğini savunur. SUE Skalası gibi bir skalada duygunun gücünü konumlandırmak, ardından EFT çalışması ile o duyguyu akıtmak mümkündür. Zaten bu duygunun akıtılması sırasında, size vermek istediği mesaj da su üzerine çıkar.