Benden Bize
  • Beden
  • Enerji
  • Zihin
  • Astroloji
  • Alternatif Tedavi
  • Kültür
  • Derslerimiz
  • Hakkımızda
  • İletişim
Benden Bize
Benden Bize
  • Beden
  • Enerji
  • Zihin
  • Astroloji
  • Alternatif Tedavi
  • Kültür
  • Derslerimiz
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Mitoloji

Titan Tanrı Helios, Kızları Heliadlar ve Sığla Ağacı

  • 23 Temmuz 2020
  • 7 minute read

Ülkemizde “günlük” veya Sığla olarak adlandırılan ağaç, Anadolu’da milyon yıldır yaşamaktadır. Dünyada sadece Türkiye’nin güneybatısında yetiştiğinden ülkemiz endemik bitkilerindendir. Dere boylarını, taban suyu yüksek alanları, nemli, humuslu toprakları ve sıcağı sever. Tabanında sürekli su olmasını ister. Sığla ormanlarının görünümü tropikal yağmur ormanına benzer. Çok özel bir flora ve fauna yapısına sahiptir.

Sığla’nın cins adı olan Liguiambar, Latince “akıcı” anlamına gelen Liguidus ile Persçe’de “amber” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğundan, adının anlamı “akıcı hoş koku”dur. Yani ağacın bilimsel adı bile iki farklı dilin birleşimini, birazdan okuyacağınız mitsel hikayesini göstermektedir.

Sığla yağı, yüzyıllardır Muğla insanının gelir kaynağı olmuştur. Ağacın balsamı (yağı) ve alınmış kabukları buhur olarak kullanılır. Ağaç damla-damla biriktirdiği reçinesini kendini tedavi etmek için üretir. Özel bıçaklarla kazınarak toplanan bu balsamlar Hipokrat’tan da daha önce birçok hastalıkta kullanılmaktaydı. Antik dönemde Karya’lıların özellikle Physkos (Marmaris) ve Kaunos (Köycegiz) şehirlerinde en önemli ihraç ürünlerindendi. Asur (Mezopotamya) kil tabletlerinde Sığla yağından söz edilmektedir. Tarihçi arkadaş çevremde ve kaynakçalarda, eski Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın Sığla yağını aşk iksiri ve parfümü olarak kullandığı söylenir.

Sığla balsamı ve buhuru, dinsel ritüeller açısından da çok değerlidir. Yağın elde edilmesinden artakalan yongalar (buhur) yüzyıllardır tapınaklarda, kiliselerde, camilerde, havralarda kötü ruhları uzaklaştırmak, enerji temizliği yapmak ve ortama huzur getirmek amacıyla kullanılmıştır. Bu duman, eski uygarlıklardaki insanlar için tılsım sayılmaktaydı. Onun, insanın ruhunu rahatlattığına, hatta buhur yakıldığında şeytanı, kötü ruhları ve zararlı böcekleri bölgeden uzak tuttuğuna inanılırdı.

Mitolojik bir kuş olan ve küllerinden yeniden doğan Phoenix (Anka) öleceğini anladığı zaman Sığla ağacı dallarını toplamaya başlar, öldükten sonra yanan Sığla’nın küllerinden bu kuş yeniden doğardı. Sığla ağacının ana yaşam alanı Muğla ilinde bir antik kentin adının da Phoenix olması boşuna değildir.

Anlaşılacağı üzere Sığla ağacı yeniden doğuşu simgeleyen bir ağaçtır. Bu yüzden Karya ve Likya bölgesinde ölen insanların cenaze törenlerinde Sığla’nın kullanılmış olmasının da elbette ki bir nedeni, mitolojisi, yaşanmış bir hikayesi olmalıydı. Bu hikayenin, bir de Anadolu da, Ege bölgesinde (Marmaris ya da Köyceğiz’de) yaşanmış olması çok önemlidir. İşte o hikaye: Helios (Güneş) ve iki kız kardeş Klytie ve Leukolthe.

Raşit Öztürk

Önce hikâyenin baş kahramanı olan Helios’u tanıyalım:
Helios, diğer güneş tanrılarından ayrı bir varlığa, kendine özgü bir kişiliğe sahiptir. Titanlar kuşağından olduğundan Olymposlular’dan önce gelir. Titan Hyperion’la Titanid Theia’nın oğlu olarak geçer. Şafak’ın (Eos) ve Ay’ın (Selene) kardeşidir. Helios’un karısı Perseis’tir. Perseis, Helios’a birçok çocuk vermiştir: büyücü Kirke, Kolkhis kralı Aiteses, Minos’un karısı olan Pasiphae ve Perseus. Helios, başka birçok kadınla birlikte olmuştur: Bunlardan en önemlisi olan Nympha Rhodos’tur. Helios’un bu kadından Heliad’lar denen yedi kızı oldu. Bunu daha aşağıdaki dizelerimizde biraz daha açacağız.

Helios, en güçlü çağında ve son derece yakışıklı bir genç adam olarak tasavvur edilir. Başı çepeçevre ışık huzmeleriyle çevrilidir ve bunlar altından bir saç örtüsü oluştururlar. Olağanüstü bir hızla koşan atlar tarafından bir arabanın içinde gökyüzünü kat eder. Helios her sabah, önde Şafak’ın arabası olmak üzere, Hint diyarından hareketle gökyüzünün ortasını izleyen dar bir yol üzerinde ilerlemeye başlar. Gün boyunca yol alır ve akşam Okeanos’a varır. Yorgun atları Okyanus’un sularında yıkanırlar. Kendisi de altın bir sarayda dinlenir ve ertesi sabah yeniden yola koyulur.

Evreni çevreleyen Okeanos üzerinde, büyük derin bir kupadan oluşan bir tekne üzerinde Batı’dan Doğu’ya doğru yeryüzünün altından kat ettiği yol, gök kubbeyi takip eden gündüz yolundan çok daha kısadır. Bu görüşler, evrenin şekli hakkındaki çok eski mefhumlara karşılık gelir. Astronomi ilerledikçe bu mefhumlar yavaş yavaş terk edilmiştir.

Homeros döneminde Helios, tanrıların hizmetkarı, bütün işi ışıklandırma hizmetini yerine getirmekten ibaret bir görevli olarak görünür. Örneğin Odysseus’un yoldaşları, Trinakria Adası’nda onun sürülerindeki hayvanların bir kısmını öldürüp yedikleri zaman, Helios bu hakaretin öcünü kendi başına alamaz. Uğradığı zararın tazminatını Zeus’tan ve diğer tanrılardan ister ve suçluların cezalandırılmasını ister ve suçluların cezalandırılmaması halinde yer altına çekileceğini söyleyerek onları tehdit eder.

Helios genellikle, ALEMİN GÖZÜ olarak tasavvur ediliyordu. O, her şeyi görendi. Tanrılar onun, Güneş’in yerin altına çekilmesini istemedikleri için teklifini kabul ederler ve Odysseus ve yoldaşlarının başına gelmedik kalmaz. Yalnızca, on yılın sonunda Odysseus sağ olarak evine dönebilir. Helios’un yani Güneş’in, Odysseus’un yoldaşaları tarafından yenilen bu sığırlar, bembeyaz, hiç lekesiz, altın boynuzlu hayvanlardı ve bakıcıları da Güneşin Kızları, yani Heliadlardı.

Heliadlar:
Güneşin Kızları olan yedi Heliad, aynı zaman da bir zamanlar Rodos’a bağlı olan karşı yaka şehirleri sayılan Physkos (Marmaris) ve çevresindeki (Köyceğiz) Sığla ağaçlarının da bakımından ve korunmasından yana görevleri vardı.

Bu konuda, mitolojiye konu olan hikaye de şudur:
Bir işi için o sıra Karia’da, büyük bir olasılıkla da Physkos ya da yakın çevresinde bulunmakta olan Kral Orkhamos ile eşi Eurynome’nin iki kızı Leukothea ve kız kardeşi Klytie, iki prensestir. Klytie, Helios’a sevdalanmıştır fakat tanrı da (yani Helios), Leukothoe’ye vurulmuştur ve bir gün genç kıza ulaşmak için plan yapmıştır. O gece kızların annesi kılığına girerek iki kardeşin kaldığı odaya girmiştir, ardından Leukothoe’nin yanına varıp Klytie’nin ve hizmetçilerin dışarı çıkmasını istemiştir. Olanlardan hiçbir şey anlamayan genç kız, kardeşinin ve hizmetçilerin odayı terk edişlerini şaşkın bakışlarla izler. Sonra yavaşça gerçek haline dönüşen Helios’u gören Leukothea ilk başta ürkmüş fakat daha sonra tanrı tüm güzelliğini ortaya koyunca kendini teslim etmiştir. Bu ilişkiden daha sonra Thersanor adında bir erkek çocuğu doğacaktır. Argonotlara ait bazı listelerde adı geçecektir.

Helios artık Leukothea’ye aşıktır ve Klytie ile ilgilenmemektedir. Bu durumu fark eden Klytie ise kıskançlıktan kardeşinin yasak aşkını babasına mektupla bildirir ve önüne gelene anlatmaya başlar. Tutucu bir kral olan Orkhamos, iki kızını da yanına getirtir ve orada gerçeği kızının ağzından duyar. Çok öfkelenen baba, Leukothea’yı diri diri bir çukura gömdürür, bu anlatılanlar üzerine.

Ertesi gün Leukothea’yi bulamayan Helios durumu fark eder ve kızı gömülü olduğu yerden çıkarır, fakat artık çok geçtir, sevgilisi ölmüştür. Helios, uğradığı haksızlığın tazminini Zeus’tan ve diğer tanrılardan ister. Bu isteği, genç kızın her zaman ona ve insanlara fayda getirerek hatırlatacak bir ağaca dönüştürülmesidir. Bunun olmaması halinde yerin altına çekileceğini söyleyerek onları yine tehdit eder. Olympos’lu tanrılar da, birdenbire dünyanın hep karanlıkta kalmasını istemezler. Leukolte’nin mezarı içinden bir sığla ağacı yükselir.

Klytie ise aşkından çılgına dönmüştür. Helios ona artık görünmemektedir. Onu görebilmek için gün boyu aranıp gökyüzüne bakıp durmuştu ve onu gördüğü zaman kafasıyla takip etmiş. Dokuz gün hiçbir şey yememiş, içmemiş ve devamlı ağlamış. Tanrılar dayanamamış, en sonunda onu ayçiçeğine çevirmişler. O yüzden Klytie, devamlı güneşe çevirirmiş başını ve ona bakıp dururmuş. İşte bu yüzden “Güne bakan” derler Klytie’nin dönüştüğü çiçeğe.

Ve Helios tanrı, Sığla ağacına dönüşen Leukyhea’nın korunması ve sığla ağaçlarının çoğaltılması görevini de Güneş Kızları’na yani Heliadlar’a verir. Merope, Helie, Phoibe, Aitherie, Phaeton ve Dioksippe ve Lampetia uzun süre görevlerini yerine getirirler ancak onların da daha sonra bir ceza olarak dönüşüme uğratıldıklarını yazar antik kaynaklar.

Şöyle ki:
Helios’un izni olmadan Güneş’in arabasıyla atlarını erkek kardeşleri Phaethon’a vermiş ve böylece bazı felaketlere yol açmışlardı. Zeus erkek kardeşlerini yıldırımla vurup nehre attığında Heliad’lar nehrin kenarında onun için yas tutup ağladılar ve sonunda kavak ağacına dönüştürüldüler. Onların gözyaşlarından kehribar damlaları doğdu.

Heliadların bir de yedi erkek kardeşi vardı ki bunların da annesi, Rodos Adasına adını veren Nympha Rhodes’tir. Adları: Okhimos, Kerkaphos, Makareus, Aktis, Tenages, Triopas ve Kandalos’tur. Hepsi de uzman birer astrologdu ve bu bilim dalında o zamanki herkesi geride bırakıyorlardı. Kardeşleri Tanages’in bilgisini kıskanan Makareus, Kandalos, Aktis ve Triopas onu öldürdüler. Sonra da her biri sırasıyla Lesbos’a (şimdiki Lesvos yani Midilli Adası), Kos’a, Mısır’a ve Karia’ya kaçtılar.

 

Kaynakça:

  • Mitoloji Sözlüğü/ Pierre Grimal.
  • Helios say. 245 ; Od., III,I;X,138. Hes. Theog., 371 ve dev. 957
  • Leukolte: 89,395,447. Ovidus, Matam., IV,539 ve devam. Eur., kayıp trag. İno.
  • Klytia: 89,245,395,437,447,571,601,623,651. Ovidus, Metam., Iv,206-270
0
0
0
Total
0
Shares
Paylaş 0
Paylaş 0
Paylaş 0
Paylaş 0
Raşit Öztürk

1958, İzmir doğumludur. Kendisini Karya Bölgesi ve Herodot tarihine adamıştır ve bu çalışmalarının ürünleri olarak, basıma hazırlanan pek çok çalışmayı sürdürmektedir. Araştırmacı yazarlığının yanı sıra, bir arkeograf olarak eski çağ sahnelerini konu alan resimler yapmıştır. Arkeografik Sanat üslubundaki bu resimler figüratif ve imgesel anlatımlarla betimlenmiştir. Çok anlamlılığa açık olan bu resimlerde, eski çağ dönemi araştırılmış, kolaj ve karışık teknikle şekillendirilmiştir. Sanatçı, günümüze dek 19 kişisel sergi açmış ve pek çok karma sergide yer almıştır.

Etiketler:
  • bitki
  • ege
  • endemik
  • güneş
  • heliad
  • helios
  • karia
  • karya
  • liguiambar
  • mitoloji
  • okeanos
  • rodos
  • sığla
  • yunan
  • zeus
Önceki Yazı
  • Kişisel Öyküler

Depresyonla Nasıl Mücadele Ediyorum?

  • İdil Naz Pekiner
  • 19 Temmuz 2020
İçeriği Görüntüle
Sonraki Yazı
  • Enerji Sistemleri
  • Pranayama
  • Yoga Felsefesi

Bozuk Paranın İki Yüzü: Prana ve Chitta

  • İdil Naz Pekiner
  • 4 Ağustos 2020
İçeriği Görüntüle
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
İçeriği Görüntüle
  • Felsefe

Hinduizm’de Dancing Shiva Sembolizmi

  • Jülide Deniz Baydar
  • 25 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Alzheimer ve Yoga

  • Nurhan Malkoç
  • 21 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Felsefe

İlk Çağda Erdem Düşüncesi

  • Raşit Öztürk
  • 6 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Korkularla Yaşamak Zorunda Değiliz

  • İdil Naz Pekiner
  • 6 Aralık 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler
  • Tao Vinyasa

Tao Vinyasa Nedir, Hayatıma Nasıl Girdi?

  • İdil Naz Pekiner
  • 21 Kasım 2020
İçeriği Görüntüle
  • Alternatif Tedavi
  • Kişisel Öyküler

Pandemi Psikolojisi ve Sanat

  • Dilek Pekiner Öztürk
  • 29 Eylül 2020
İçeriği Görüntüle
  • Kişisel Öyküler

Depresyonla Nasıl Mücadele Ediyorum?

  • İdil Naz Pekiner
  • 19 Temmuz 2020
Homeros'un Anadolu'lu Kahramanları Serisi: Niobe
İçeriği Görüntüle
  • Mitoloji

Homeros’un Anadolu’lu Kahramanları Serisi: Niobe

  • Raşit Öztürk
  • 27 Haziran 2020

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benden Bize
©2020 bendenbize.com

Input your search keywords and press Enter.